PLASTİK ÜRETİCİSİ HAMMADDE İTHALATININ GÖLGESİNDE KALMAK İSTEMİYOR

 

Plastik sektörü 2015’te 1,5 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi.

Türk plastik sektörü 2015 yılında ulaştığı 8,6 milyon tonluk mamul üretimi ve 4,34 milyar dolarlık direkt ihracatı ile ülke ekonomisine sağladığı katkıyı her geçen gün artırıyor. Geçen yıl 1,5 milyar dolarlık dış ticaret fazlası veren sektör, diğer yandan yetersiz yerli hammadde üretimi ile mücadele etmeye çalışıyor. Başarılı üretim ve ihracat performansının hammadde ithalatının gölgesinde kalmasından rahatsız olan sektör temsilcileri, dış ticaret fazlası veren plastik mamul sektörünün yüksek dış ticaret açığı veren petrokimya sektöründen ayrı değerlendirmesini istiyor. Ayrıca sektör temsilcileri bu olumsuz algı nedeniyle yurtiçinde ihtiyacı karşılayamayan hammaddeleri ithal ederken ödedikleri yüksek vergilerden de şikâyetçi.

Plastik sektörü, Türkiye’nin en hızlı ve istikrarlı büyüyen üretim kolları arasında ilk sırada yer alıyor. Geçtiğimiz yıl ulaştığı 8,6 milyon ton üretim kapasitesi ile dünyada 6’ncı, AB’de ise ikinci olan sektörün direkt ihracatı ise 4,34 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Ülke ekonomisine 13 milyar dolarlık katkı sağlayan sektörde 1,5 milyar dolarlık dış ticaret fazlası gerçekleşti. Başarılı performansına rağmen hammaddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlılık 2015 yılında da plastik sektörünün en önemli sorunu olmaya devam etti. Dünyanın pek çok ülkesine plastik mamul ihraç eden sektör temsilcileri, petrokimya sektörünün yetersizliği nedeniyle verilen dış ticaret açığının plastik mamul sektörüne yüklenmesinden rahatsız.

Plastik mamul sektörü son iki yılda üretiminin miktar bazında yaklaşık yüzde 20’sini direkt olarak ihraç etti. 2014 yılında 5 milyar dolar olan ihracat değeri, ihracat fiyatlarının gerilemesi ile 2015 yılında 4,4 milyar dolara indi. Türkiye 2014’te 7,2 milyon ton, 2015’te ise 7,6 milyon ton olan iç pazar tüketiminin sadece 575 bin ve 685 bin tonunu ithalatla karşıladı. 2014 yılında ithalata 3 milyar dolar, 2015 yılında 2,8 milyar dolar döviz harcadı. Sonuç olarak plastik mamul sektörü 2014 yılında 1,9 milyar dolar, 2015’te ise 1,5 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi. Ayrıca bu rakama beyaz eşya, otomotiv, ambalaj gibi plastiğin en fazla kullanıldığı sektörler kanalıyla ihraç edilen plastik mamullerin de katılması durumunda üretimin yaklaşık yüzde 40’ının ihraç edildiği ve 5,8 milyar dolarlık dış ticaret fazlasının verildiği görülüyor.

Tablo plastik mamulde böyleyken petrokimya tarafına bakıldığında artık kronik hale gelen yüksek ithalat rakamlarının devam ettiği gerçeği bir kez daha ortaya seriliyor. İthalatın başlıca sebebi ülkemizde üretilmeyen ya da ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalan plastik hammaddelerinin Avrupa, Uzakdoğu ve Ortadoğu gibi bölgelerden karşılanmaya çalışılması. Plastik mamul tarafındaki büyüme ve gelişim performansına ayak uyduramayan petrokimya sektöründe yeni yatırımların gerçekleşmemiş olması ithalatı körüklüyor. Türkiye 2014 yılında 6,1 milyon ton, 2015 yılında ise 6,4 milyon tonluk plastik hammaddesi ithal etti. Bu ithalata 2014’te 11 milyar dolar ödenirken; 2015’te bu rakam 9,8 milyar dolar oldu. Petrokimyasallarda dış ticaret açığı 2014 yılında 8,9 milyar dolar, 2015 yılında ise 7,6 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Plastik mamul ile polimer üretimi arasında çok büyük katma değer farkı da bulunuyor. Nitekim plastik mamul sektörünün ortalama birim ihracat fiyatı 3 dolara yakınken, polimer sektörü 1 doların altında. Plastik mamul sektöründe faaliyet gösteren firmaların girişimcilik, tasarım, inovasyon, istihdam ve kârlılık yönlerinden polimer endüstrisinden pozitif yönde ayrıştığı görülüyor. Plastik sektöründeki her 15 istihdama karşılık petrokimyasal endüstrisinde sadece 2 istihdam yaratılıyor.

Türk plastik mamul sektörünün üretim ve ihracatta istikrarlı bir şekilde büyümesine karşılık yüzde 85 oranında olan plastik hammadde ithalatının sektörün performansını olumsuz etkilediğini belirten PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “Ülkemizde yerli hammadde üretimi sektörümüzün ihtiyacını karşılayamadığından dolayı bu hammaddeleri ithal etmek zorunda kalıyoruz. Plastik mamul üreticilerimiz 2015 yılında 6,3 milyon tonluk hammadde ithalatına 9,4 milyar dolar ödedi. Buna rağmen üretim ve ihracatta başarılı bir çizgide ilerliyoruz. Geçtiğimiz yıl 1,5 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdik. Ancak hammaddedeki yetersizlik ve ithalat sektörümüze mal edilmeye çalışılıyor. Plastik mamul sektörü dış ticaret açığına neden oluyor algısı yaratılmaya çalışılıyor” dedi.

Yavuz Eroğlu, “Burada esas sorun, polimer ile plastik sektörlerinin aynıymış gibi algılanmasından kaynaklanıyor. Ancak polimer, demir-çelik gibi ham bir malzeme; plastik ise su borusu, otomobil, buzdolabı, gıda ambalajı gibi bitmiş bir ürün yahut onun parçasıdır. Plastik sektörü, kayayı işleyen bir heykeltıraş gibi işin sanat yani katma değer kısmı ile uğraşır. Polimer/Petrokimya ise ihtiyaç duyduğumuz taşı çıkaran madencidir. Plastik sektörü en çok dış ticaret açığı veren sektörler içinde yer alıyor. Oysa dış ticaret açığı veren plastik mamul değil petrokimya sektörüdür. Petrokimya sektöründeki yetersiz üretim nedeni ile ithal edilen plastik hammaddelerin ithalat miktarının sektörün dış ticaret istatistiklerine yansıtıldığı ve sektörümüz için haksız bir olumsuz algı yaratıldığını görüyoruz” diye konuştu.
“EKONOMİYE 13 MİLYAR DOLAR KATKI YAPAN PLASTİK ÜRETİCİSİNİ KORUYALIM”

PAGEV Başkanı Eroğlu, petrol ve polimer zengini Ortadoğu ülkelerinin yeteri kadar istihdam yaratamadıkları ve katma değeri yurtiçinde tutamadıkları için başta Türkiye olmak üzere tüm dünyadan plastik mamul üreticilerini cazip teşviklerle kendi ülkelerine çekmek istediklerini de açıkladı. Buna karşılık ülkemizde yıllardır kayda değer bir yatırımın gerçekleşmediği petrokimya üretimini korumak amacıyla ithalata yüksek vergiler getirildiğini vurgulayan Eroğlu şunları söyledi: “Plastik sektöründe yaratılmaya çalışılan olumsuz algı yüzünden ülkemizde üretilmeyen ve üretilmesi fizibıl olmayan hammaddelere dâhi vergi konuluyor. Stratejik olmayan ve harcıâlem dediğimiz tipteki bu hammaddeler stratejikmiş gibi tanıtılıp ithalat vergileri ve koruma önlemleri alınıyor. Bugün özellikle Avrupa’da polimer firmaları bu tür ürünleri üretmeyi ya bırakmışlar ya da hammadde zengini Ortadoğu ülkelerine kaydırdılar. Önemli olan Türkiye’de katma değeri yüksek hammaddeleri üretmektir. Sektörün yurtiçinden ihtiyacını karşılayamadığı polipropilen ve polietilen gibi harcıâlem hammaddeleri ithal ederken ödediğimiz vergiler rekabetimizi de olumsuz etkiliyor. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırdığımızda sektörümüzün Türkiye ekonomisine sağladığı katma değeri daha da artıracağına eminiz”.